 
                 
                Geçen zaman toplumsal bir dönüşüme ve değişime tabi olmuştur. Böylece uzaklık kavramı kaldırılıp sınırlar ötesi etkileşiminin sonucu ortaya çıkan küreselleşme kavramı oluşmuştur. Küreselleşme olgusunun en yalın şekli ile tanımı; uzak ile yakın mekânlar arasındaki mesafe göz ardı edilerek, ülkelerin ve insanların birbirine yakınlaşması ve birbirleri ile ekonomik ve sosyal etkileşim halinde bulunmaları olarak ifade edilebilir. Özetle gelişmekte olan Türkiye’nin; uluslararası alanda siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel yönden mevcut avantajlarını koruyup, rekabet güçlerini arttırabilmesi için, küreselleşmenin kendisine sağlamış olduğu pozitif durumu ve yaratmış olduğu negatif durumu doğru algılayıp, bu süreçten sadece etkilenen bir ülke konumunda olmayıp, sürece katkı sağlayabilen ülke olması ve ona göre stratejiler oluşturması gerekmektedir.
Peki, küreselleşme sürecinde sürece katkı sağlayan ülke konumuna nasıl gelinir? Bu sorunun cevabı açık ve net; çağı yakalayan bilgi ve beceriyi yakalayacak bireyler yetiştirerek onların birikimlerinden yararlanıp ÜRETMEK ve ürettiği bilgiyi, teknolojiyi dünyaya pazarlamaktır. Bu bilgi ve beceriye sahip birey yetiştirmek ise eğitimden geçer. Bu yüzden küresel ölçekte güçlü bir ülkenin var olabilmesi için küresel dünyanın bilgi ve becerisine hâkim eğitim programları oluşturup uygulamak zorundayız. Peki bu eğitim programını oluştururken hedef alacağımız vizyon ne olmalıdır? Bu sorunun cevabı için binlerce fikir ve bakış açısı olabilir ama temel vizyon insanı merkezine alarak geçmiş ile bağları koparmayıp gelecek ile bir köprü görevi görecek, bulunduğu coğrafya ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek eğitim programları oluşturmaktır. Fakat eğitim programlarını sadece fen bilimleri veya sosyal bilimler üzerine düşünülmemelidir, insanın var olduğu her yerde ve her kulvarda sistematiği koruyacak nizamları içerisine alarak hazırlanan ve bulunduğu çağ ile doğru orantılı olarak gelişebilmelidir. Çünkü çağı yakalamayan yöntemler belli bir zaman içerisinde yok olup gitmektedir.
Küresel ölçekte ülkemizin son yıllarda attığı adımları küçümsemek haksızlık olur, çağın gerektirdiği hamleleri yapabilmek adına birçok proje yapılıp uygulanmaya çalışılıyor ve AR-GE çalışmaları ile geliştirilip sonuçlar alınıyor. Bu adımlar sonucunda küresel arenada her geçen gün üst sıralara doğru tırmanıyor. Fakat bu tam anlamı ile yeterli değil bu topraklar üzerinde yaşayan her birey inancımızın ilk emri olan “OKU” şuuruna uyarak insanlığın faydasına olacak ilim ve bilgiye sahip olup, yeniden büyük ve güçlü bir TÜRKİYE ile kan ve gözyaşından arındırılmış bir İSLAM coğrafyasının hâkimiyetiyle huzurlu, adaletli bir DÜNYA’nın tez zamanda var olması dileğiyle.
