Son günlerde dünya gündeminin merkezinde olan VENEZUELA ‘nın dünden bu güne yaşadığı serüveni ele almak istedim. Sonuç olarak bir tarafta son yıllarda ülkemizi sevdiğini söyleyen, Diriliş’i ailesi ile izleyen ve ülkemizin cumhurbaşkanına Kardeşim diyen bir lider aynı zamanda ( halkının desteği ile seçilmiş) , Twitter üzerinden hakkında bir darbe girişimi başlatılan bir lider ve diğer taraftan dünyanın jandarmalığına soyunan bir ABD başkanının desteğini alan genç bir mühendis ve siyasetçi. Hal böyle iken Venezuela bir anda ilgimizi ve dikkatimizi çekiyor.
Resmi adı Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti olan Latin Amerika ülkesi, kronik sorunlarına rağmen, zengin yeraltı kaynaklarıyla bölgenin gelişim potansiyeli yüksek devletlerinden biri kabul ediliyor. Güney Amerika kıtasının kuzeyindeki tropik kuşakta yer alan Venezuela, batıda And Dağları’ndan güneyde Amazon Havzası’nın yağmur ormanlarına, kuzeyde Karayip Denizi ve Atlas Okyanusu’ndan doğuda Orinoco Deltası’na kadar uzanıyor. Batısında Kolombiya ve doğusunda Guyana, güney ve güneydoğusunda ise Latin Amerika’nın en büyük ülkesi Brezilya ile komşu olan bir ülkedir. Venezuela, 2011 yılı itibariyle, dünyanın en zengin petrol yataklarını barındıran ülkesi konumundadır. Fakat temelleri sömürge döneminde atılan ve keskin sınıflaşmaya dayanan Venezuela’nın sosyo-ekonomik yapısının doğurduğu ekonomik sorunlar, 14 yıllık Chavez yönetiminde radikal yöntemlerle çözülmeye çalışıldı. Petrol gelirlerinin, nüfusun çoğunluğunu oluşturan alt ve alt-orta sınıflara ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetleri ile gıda yardımı için harcandığı bir sistem teşkil edildi. Bu dönemde Chavez’in yönetiminde refah devleti uygulamaları yoksul kitleleri rahatlattı. Dünya Bankası verilerine göre, ülkedeki yoksul oranı, 1995’ten 2005’e gelindiğinde yüzde 30 oranında geriledi. Açlık sınırındaki insan oranı da yüzde 32’den yüzde 19 indi. Lakin kalıcı yatırımların yetersizliği, işsizlik ve konut gibi sorunların çözümünde yeterli ilerleme kaydedilememesi, ülkenin sıçrama yapmasını engelleyerek olumlu kazanımları gölgeledi. 2008 küresel ekonomik krizinin etkisiyle enflasyonun yükselmesi, uzun süreli elektrik kesintileri ile bireysel silahlanma ve yoksulluktan kaynaklanan cinayet ve organize suç rakamlarındaki patlama da eklenince, genel tablo gitgide kötüleşti. Venezuela’da 1998’den itibaren Chavez’in ‘21. yüzyıl sosyalizmi’ dediği plan çerçevesinde, enerji sektörü haricinde, bankacılık ve medyadan madenciliğe kadar farklı sektörlerde faaliyet gösteren özel girişimler kamulaştırıldı. Bu haliyle dünyanın en az rekabetçi ekonomilerinden biri olan Venezuela, gelirlerinin yüzde 90’ından fazlasını petrol ihracatından elde ediyor. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü(OPEC), dünyanın en geniş petrol rezervini barındıran ülkeler listesinde Venezuela’yı 2012'de Suudi Arabistan’ın önüne geçirerek ilk sıraya yerleştirdi. OPEC raporuna göre, dünya petrol rezervinin yüzde 24,8’i Venezuela toprakları altında yatıyor.. Soğuk Savaş döneminde büyük bir köyden kente göçe sahne olan Venezuela’da, bazı Latin Amerika ülkelerinden farklı olarak, nüfusun yüzde 93'ü şehirlerde yaşıyor. İspanyol sömürge döneminin bölgeye miras bıraktığı federal yapıya sahip olan ülkedeki temel yönetim birimi eyaletler. 23 eyalet, biri başkent olmak üzere 10 idari bölge ve 72 adadan meydana gelen Venezuela, başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Nüfusun yüzde 96'sı Katolik Hristiyan. Halkın yüzde 2'sinin çeşitli Protestan Hristiyan mezheplerine, geri kalanlar da diğer dinlere mensup. Resmi dilin İspanyolca olduğu Venezuela'da çeşitli yerli kabilelerin dilleri de konuşuluyor. Venezuela, komşusu Kolombiya’da üretilen uyuşturucu maddelerin, bilhassa da kokainin, ABD ve Avrupa’ya taşındığı ana güzergah üzerinde yer alıyor.
Maduro Dönemi
Batılı diplomatların kibar ve sakin olarak tanımladığı Maduro, Chavez'in vasiyetine uygun olarak, devlet başkanı seçilmesine karşın selefi gibi iktidarı sıkı bir şekilde elinde tutmakta başarılı olamadı.2013 yılındaki seçimleri kıl payı kazandı iki yıl sonra yapılan parlamento seçimlerinde ise meclisin çoğunluğu muhalif grupların eline geçti. Petrol fiyatlarındaki düşüşün ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri iyiden iyiye hissedilirken, Maduro yönetiminin kriz karşısında etkili adımlar atamaması sosyal sorunların artmasına, halkın sokaklara dökülmesine neden oldu. Dünyanın en büyük petrol rezervlerinden birine sahip olan Venezuela'nın ihracat gelirlerinin yüzde 95'i petrolden geliyor. Ancak petrol fiyatlarının sert şekilde düşmesi, gelirlerin ve döviz girişinin azalmasına yol açtı. İthal malların tedarikinde sıkıntılar yaşanmaya başladı. Bu da fiyatların hızla yükselmesine neden oldu Hükümet ise bu yaşananlar karşısında etkili bir politika geliştirmekte zorlandı. Bir yandan fiyat artışlarını baskı altına almaya çalışırken, diğer yandan da bol miktarda para basarak piyasaya sürdü. Bu da enflasyonun artmaya devam ettiği, paranın değer kaybettiği bir döngü yarattı. Ekonomik sıkıntılar, Chavez'in ideali olan "sosyalist devrimin" omurgasını oluşturan eğitim ve sağlık alanında sunulan hizmetlerin de bozulmasına yol açtı. Hükümetin sosyal dengeleri korumak adına asgari ücrete sürekli zam yapmasına karşın enflasyon nedeniyle paranın değeri düşerken, bütçe açığı da büyüdü. Bir doktorun ortalama maaşı 100 TL civarında. Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminlerine göre, son beş senede ekonomi yüzde 25 civarında küçüldü. Birleşmiş Milletler de 2014'ten bu yana ekonomik nedenlerden dolayı ülkeden ayrılanların sayısının 3 milyon olduğunu belirtiyor. Maduro ise yaşanan bu ekonomik kriz karşısında "dış güçleri" suçladı. Yaşananları bir Batı komplosu olarak nitelendirdi, ekonomik sorunlar nedeniyle sokaklara dökülen eylemcilere sert müdahalelerde bulundu. Maduro, ABD Başkanı Donald Trump'ı "imparator" olarak tanımladı ve yaşanan ekonomik krizin türetildiğini söyledi. Maduro, başta ABD olmak üzere Batılı devletlere Latin Amerika'dan "ellerini çekmeleri" çağrısı yaptı. 2017 yılında da muhalefetin elinde bulunan Ulusal Meclis'in yetkileri elinden alındı ve yeni bir anayasanın yazımı için Kurucu Meclis'in oluşturulması amacıyla seçimlere gidildi. Ancak muhalefet bu seçimleri boykot etti. Maduro, Mayıs 2018'de düzenlenen ve usulsüzlük tartışmalarının gölgesinde geçen devlet başkanlığı seçimlerini kazandı ve 10 Ocak'ta yemin ederek, bir altı yıllık yeni görev dönemine başladı.
Guaido Kimdir?
Venezüella da sağcı muhalefetin kontrolündeki Ulusal Meclisin başkanı olan Juan Guaido, Twitter üzerinden ABD Başkanı Donald Trump üzerinden ‘Geçici Venezüella Devlet Başkanı olarak tanındı. Bu durumdan sonra ABD’den insani yardım talebi gerekçesi ile yardım talep etti ve ABD ise 20 milyon dolar vermeye hazır olduğunu duyurdu. Biraz araştırma yapıldığında yoksul bir aileden gelmesine karşın Washington’da ülkenin en prestijli ve pahalı üniversitesinden George Washington’da kamu yönetimi yüksek lisans yapmıştır. 2011 yılında Ulusal Mecli’e yedek üye, 2016’da Vargas eyaletinin doğrudan milletvekili olarak seçildi. Eski ABD Başkanı Barack Ovama’nın “yes we can”solaganının İspanyolcası “si, se puede!” sözünü sık sık kullanarak kitlelere karşı kendini tanıttı. Aralık 2018’te seçildiği Ulusal Meclis Başkanlığı için 5 ocak 2019’da yemin ederken Nicolas Maduro’ya muhalefet etme sözü verdi ve Maduro’nun yeniden seçilip göreve başlamasının ardından Guaido bunun gayrimeşru olduğunu iddia ederek kendisinin Devlet Başkanlıpı görevini üstleneceğini duyurdu.
Bu durumun sonucunda halk ayaklanması ile birlikte seçilmiş bir Başkan’a karşı başka bir devletin doğrudan ve en ilginç tarafı sosyal medya üzerinden bir DARBE girişimi yapılmasıdır.
Copyright © 2019. Her Hakkı Saklıdır. kopyalanması, çoğaltılması ve dağıtılması halinde yasal haklarımız işletilecektir.