Nurullah Mustafa YILMAZ

RUSYA'NIN DAĞLIK KARABAĞ POLİTİKASI

RUSYA'NIN DAĞLIK KARABAĞ POLİTİKASI

        GİRİŞ

  Soğuk Savaşın sona ermesi ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği’nin (SSCB) dağılmasıyla dünya yeni bir döneme girmiştir. Bu yeni dönem de SSCB’nin hâkim olduğu coğrafyada birçok devlet bağımsızlığını ilan etmiştir. SSCB’nin dağılması ile Dağlık Karabağ’ında içerisinde bulunduğu Kafkaslar devletlerin mevcut sınırları ile Kuzey ve Güney Kafkasya olarak ikiye ayrılmıştır. Kuzeyi Rusya Federasyonun bir kısmı, Güneyi ise bağımsız üç devlet olan Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ı kapsamaktadır. Dağlık Karabağ, Güney Kafkasya Bölgesinde bulunmaktadır. SSCB’nin dağılması öncesi ve sonrası iki devlet arasındaki gerilimli bölge 1994 yılında Birinci Karabağ savaşı ve 2020 yılında İkinci Karabağ savaşı ile bölgesel hâkim devlet değişmiş ve İkinci Karabağ Savaşı sonucu ile Azerbaycan bölgede etkinliğini daha çok arttırmıştır. Bu çalışmada Rusya’nın özellikle Putin döneminde Dağlık Karabağ ekseni üzerinden bölgesel amaç ve hedefleri post-yapısal bir bakış açısı ile değerlendirilerek bölgenin gelecek projeksiyonu çıkartılmıştır.

DAĞLIK KARABAĞ SORUNU

 Dağlık Karabağ bölgesi, Güney Kafkasya’da yer alan yaklaşık 4400 kilometre karelik bir alanı kapsamaktadır.[1] Dağlık Karabağ bölgesi çoğunluk ile dağlık ve ormanlık bir alandır. SSCB’nin dağılması ile Kafkasya bölgesinin doğal, coğrafi, ekonomik ve jeopolitik durumu ve verimli, zengin ekonomik ve kültürel iş birliği potansiyeli bölgeye stratejik boyut kazandırdı. Soğuk Savaş sonrası ile farklı sosyoekonomik, kültürel ve politik alanlarda küreselleşme süreci, bölgede ve dünyada karşılıklı bağımlılıkların arttığı bir dönemin başlangıcı olmuştur.[2] Bu nedenle, dağlık Karabağ sorununu diplomatik olarak çözmeye yönelik girişimler, daha ziyade bölgenin geleceğini dönüştürmeye ve Kafkasya bölgesinin kriz geçiren bir bölgeye dönüşmesini engellemeye ve istikrarlı ve güvenli bir alan yaratma olmuştur. Bölge, 1748 yılında Hanlık olarak kurulan ve 1918 yılında bağımsız olan ilk Azerbaycan Demokratik cumhuriyeti içerisinde yer almaktadır. Ermenistan ile arasında ihtilafa neden olan bölge, 1988 yılında başlayan anlaşmazlıkların silahlı çatışmaya dönmesiyle 1994 yılına kadar sürmüştür. Bu süre içerisinde Azerbaycan ve Ermenistan, bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmışlar ve 1990’ların ilk yarısındaki belirsiz uluslararası sistem içerisinde güçlü olan taraf çatışma yoluyla topraklarını genişletme yoluna gitmiştir. 1980’lerin sonunda bölgede ortaya çıkan etnik temelli anlaşmazlıklar, silahlı çatışmaya dönüşerek ateşkesin ilan edildiği 1994 yılına kadar sürmüştür. Bu savaş sonucunda Azerbaycan topraklarının %20’ye yakını Ermenistan tarafından işgal edilmiştir. Çatışmanın temelinde, tarihsel olarak Azerilere ait olan topraklara, Ruslar tarafından uygulanan iskân politikaları sonucunda Ermenilerin yerleştirilmesi nedeniyle patlak veren Azeri kimliği ile Ermeni kimliği arasındaki mücadele yer almaktadır.[3] Bu nedenle Rusya çatışmaların başından beri Karabağ sorunun tarafından biri olarak görünmüştür. Söz konusu dönemde sorunun çözümsüz bırakılmasının temelinde de Rusya’nın çözümsüzlük politikasını uygulamasıdır. Birinci Karabağ Savaşı sonrası Ermenistan’ın Karabağ üzerindeki haksız işgali devam etmiş, hatta işgal altındaki toprak sınırını genişletmek için ara ara tacizlerine devam etmiştir. 27 Eylül 2020’de Ermenistan’ın bu kapsamda yeni bir saldırıyla Azerbaycan ordusu tarafından karşılık verilmiş ve 27 yıldır işgal altındaki toprakların geri alınması amacıyla taarruza geçilmiştir. 44 gün devam eden savaş sırasında Azerbaycan ordusu hiçbir sivili hedef almadan üstün bir şekilde işgal altındaki toprakların önemli kısmını geri almayı başarmıştır.10 Kasım’da imzalanan üçlü bildiri ile Dağlık Karabağ’ın Ermenistan işgalinden arındırılması sağlanmıştır. Bildiriye göre Karabağ’ın geri kalan kısmı Rusya gücünün denetiminde en kısa sürede Ermeni askerlerinden arındırılacağı ve bölgenin tamamının kayıtsız şartsız Azerbaycan devletinin anayasal düzenine gireceği belirtilmektedir.

RUSYA VE DAĞLIK KARABAĞ

 SSCB’nin dağılması ile çift kutuplu dünyadan ABD hegemonyasının hâkim olduğu yeni bir dönem başlamıştır. 1990’ların ikinci yarısında ABD’nin eski SSCB coğrafyasını kendi yaşamsal çıkar alanı olarak tanımlamaya başladığı bir dönem olmuştur.[4] ABD, bölgesel çatışmaların Rusya etkinliğinin sürmesindeki önemli katkıyı bildiği için doğal olarak barış süreçleri ile yakından ilgilenmiştir. Rusya, ABD’nin hem bölgeye hem de Azerbaycan enerji kaynaklarına olan ilgisinden dolayı Ermenistan ile olan ilişkilerini daha da pekiştirerek 1997’de dostluk, iş birliği ve karşılıklı yardım antlaşmasını imzalamış ve ilişkilerini daha da pekiştirmiştir. 1994’ten sonraki süreçte Azerbaycan-Rusya ilişkilerinde; Karabağ, petrol, Hazar’ın statüsü ve Çeçenistan gibi konular sebebiyle bazı etkileşimler yaşanmış olsa da 1998 yılından itibaren Rusya ile ilişkiler ekonomik ve sosyal alanda tam hızla ama eşit iki devlet hukuku boyutuyla yürütülmüştür. Aliyev’in politikaları sonuç vermiş ve Rusya artık Azerbaycan’a yönelik “arka bahçemiz” anlayışından vazgeçerek “eşit hukuklu iki devlet” anlayışına geçiş yapmıştır.[5] Rusya’da Putin’in iktidara gelişiyle Azerbaycan-Rusya ilişkileri için yeni bir döneme girmiş ve ilişkiler daha rasyonel ve pragmatik bir çizgide gitmeye başlamıştır.

Bağımsızlığını kazandığı günden itibaren günümüze kadar devam eden dış politika ekseni İlham Aliyev dönemi’ndeki Azerbeycan dış politikasında, komşu ülkeler ile karşılıklı anlaşma ve iş birliği esas alınarak Batı ve NATO ülkeleriyle yakın iş birliğinde kalınmaya çalışılmıştır. Ayrıca klasik aktörlerin yanında son dönemde İslam ülkeleri ile Çin, Japonya ve Güney Kore gibi Uzak Doğu ülkeleri de dahil edilmiştir.[6] Bu dönemde Azerbaycan’ın Batıyı hedefleyen dış politikası ve NATO ile ilişkileri ve bunun yanında Orta Asya’da yaşanan gelişmeler Rusya’da kaygı yaratmıştır. Böylece Rusya’nın Ermenistan’a olan destekleri her geçen gün daha çok artmıştır. Ancak 2000 yılların başında göreve gelen Vladimir Putin, dünya siyasetinin tüm aktörleriyle iş birliğine yönelmiş, bu çerçevede Azerbaycan ile de ilişkilerini gün geçtikçe geliştirmeye çalışmıştır. Putin’in 9-11 Ocak 2001 tarihleri arasında gerçekleştirdiği Azerbaycan ziyaretinde “Hazar’da İşbirliği Ortak Bildirisi” ve bakü Deklarasyonu’mun da aralarında yer aldığı çeşitli antlaşmalar imzalanmıştır.[7]  Rusya ve Azerbaycan Bakü Deklarasyonu’nda, BM’nin uluslararası sorunlarda ve çok kutuplu dünyada barış ve güvenliğin sağlanmasındaki rolünün güçlendirilmesine yardım edeceklerini vurgulamışlardır. Ayrıca taraflar, Kafkasya’daki barışın tesis adına devletlerin toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırların dokunulmazlığını savundukların belirtmişlerdir. Bu gelişme ile Rusya’nın Karabağ sorunundaki Ermenistan’ı destekleyen tutumu hatırlandığında büyük önem arz etmektedir.

27 Eylül 2020’de Ermenistan saldırısına karşı harekete geçen Azerbaycan Türkiye’nin de desteği ile Ermenistan’ı Dağlık Karabağ bölgesinde hezimete uğratarak 27 yıldır Ermeni işgalinde olan topraklarından Ermenistan güçlerini çıkarmıştır. Bu durum karşısında Rusya tarafların ateşkes yapması yönünde telkininde defalarca bulunmuş ve bölgede ki soruna barışçıl bir bakış açısı ile hareket etmiştir. 10 Kasım’da ki bildirinin imzalanması ile bölgede konuşlandırılacak barış güçlerinin çalışmalarını denetlemek için bir komuta-kontrol merkezinin bulunacağı ve bildirinin imzalanmasından itibaren Rusya ile Türkiye arasında söz konusu komuta-kontrol merkezinin oluşturulması ve bu kapsamda askeri-diplomatik yetkililerin görevlendirilmesi ile ilgili görüşmeler gerçekleşmiştir. Bu durumun gerçekleşmesi sonucu iki durum ortaya çıkmaktadır. Birincisi bölgede güçlenen bir Türkiye’nin varlığı ikincisi ise bölgeye ilgi duyan ABD, AB gibi oyuncuların etkisini kaybetmesidir. Bu tutum karşısındaki sonuç ABD ve AB karşısında tercihini bölge devleti Türkiye’yi tercih etmesinin bir göstergesidir. Çünkü, bölgede iyi ilişkiler kurduğu ve son zamanda bölgede etkisini daha çok hissettiren ve Batı çizgisinden uzaklaştığını düşünen bir devletin olması Rusya’nın bölgedeki etkinliğini ve konumuna tehdit unsuru oluşturmamaktadır.

SONUÇ

 Rusya, Güney Kafkasya bölgesinin ana ve aktif oyuncularından biridir. Bu yüzden bölgedeki gelişmelere yeni bir yaklaşım ve yol haritası getirerek bölgedeki etkinliğini ve oyun kuruculuğunun azalmasını istememektedir. Batı ülkeleri, ABD ve NATO Rusya’nın arka bahçesi olarak gördüğü bölgeye girmeye çalışmakla Rusya’nın baskıcı olarak bakılmaktadır. Ancak bölgesel kriz yönetimi, bölgesel oyuncuların performansına bağlıdır ve bu oyuncuların çıkarları ve hedefleri doğrultusunda hareket etmesi önem arz etmektedir. Aksi durumda oyuncunun çıkarları ters yönde hareket ederek onları sıfır toplamlı bir oyuna götürme ihtimaller dahilindedir. Putin döneminde bölgesel gücünü tekrar toparlayan Rusya, sorunun kılcallarını doğru analiz ederek bölgesel güçlü ülkeler ile iş birliğini arttırmış ve soğuk savaş öncesi hâkim olduğu coğrafyada etkinliğini arttırarak bölgedeki daha önce kontrol ettiği ülkelerin tekrar uydusu konumuna getirmeyi hedeflemektedir.

                                                                                                                                                                                                  Nurullah Mustafa Yılmaz

                                                                                                                                                                                      Hasan Kalyoncu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslarası İlişkiler YL

[1] Huseynov, T.(2010).Mountainous Karabakh: New paradigms for peace and development in the 21 st centruy. International Negotiation, 15(1),7-31

[2] Ghavam,S.A:-A(2011). Globalization and the Third World (6th ed.) Tehran:Publications of the Ministry of Foreign Affairs.

[3] Kurt,S.(2017). Dağlık karabağ Sorunu’nun Güvenlikleştirme Teorisi Çerçevesinde analizi. Güvenlik Bilimler Dergisi, no:6,S:2.

[4] Croissant, M.P. (1997).US interests in the Caspian Sea Basin. Comparative Strategy, 16(4),353-367.

[5] Blagov,S. (2007). Russia moves to repair ties with Azerbaijan.Eurasia Insight, 4.

[6] Comal, g. (2013). Aliyev Father and son, different Looks at the Conflict. Osservatorio Balcani e  Caucaso.

[7] İslamova, P. (2015). Hazar Deniznin statüsü Hakkında görüşmeler Ve bu sürecin Yerel Ve bölgesel enerji Güvenliğine Etkisi. 10(2)

WhatsApp