Nurullah Mustafa YILMAZ

Rusya'nın Ortadoğu Politikası

Rusya'nın Ortadoğu Politikası

Soğuk Savaş sonrası Yeni Dünya Düzeni kısa süre içerisinde Amerika Birleşik Devletleri merkezli tek kutupluluktan çok kutupluluğa akabinde ise çok merkezli dünyaya doğru dönüşmeye başlamıştır. Lakin bu dönüşümün tam anlamıyla gerçekleşmediği günlerde NATO ve AB ikilisi genişleme stratejisiyle hareket ederek Rusya Federasyonu’nun kırmızı çizgi kabul ettiği sınırlara yaklaşmışlardır. Rusya ise yakın çevresindeki nüfuzunu kaybetmemek düşüncesiyle Gürcistan, Suriye ve Ukrayna olayları üzerinden bu duruma tepkisini göstermiştir. Durum böyle iken Arap Baharı süreci başlamış fakat    2011 yılında etkileri farklılık göstermekle birlikte tüm Ortadoğu coğrafyasını etkileyen Arap baharı sürecinde Rusya temkinli yaklaşmıştır. Fakat Ortadoğu’da önemli ilişkileri bulunan Suriye’ye yansıması sonucu aktif bir şekilde sürece dahil olmuş ve Esad rejiminin yanında yer almıştır. Aslında Rusya genel anlamında Arap baharı sürecinde olaylara farklı şekillerde yaklaşmış ve tek bir politika izlememiştir. Rusya’nın bu tutumu Ortadoğu üzerinde bulunan devletler ile olan ekonomik ve siyasi çıkarlar bu tutumu sağlamasını sağlayan en belirgin durumdur. Aslında bu durumun oluşmasının en temeli 1999 yılında Putin’in devlet başkanı seçilmesi ile Rusya eski SSCB gücüne ulaşmayı hedeflemiştir. Bu amaçla sadece yakın çevresi ile olan ilişkilerini düzenlemekle yetinmeyip  Ortadoğu’da ki eski müttefikleri ile olan ilişkilerini yeniden güçlü seviyelere çıkarmıştır. Bunu yaparken şu üç şeyi amaçlamıştır;

  • Rusya’nın prestijini yeniden kurmak ve ABD’nin Dünya’yı tek taraflı şekillendirmesini engellemek.
  • Rusya ekonomisini yeniden inşaa ederek tekrar güçlü bir Rusya’yı oluşturmak.
  • Müslüman coğrafya ile olan ilişkileri düzenleyerek Çeçenlere Müslüman ülkelerin yardımını kesmek ve aynı zamanda güçlü bir Rusya için Müslüman coğrafya ile ekonomik ve enerji üzerinden pazarlarını genişletmek.

Bu perspektif ile Putin dönemi başlamış ve Rusya, Ortadoğu üzerinde ve bununla beraber Dünya üzerindeki etkisini ve imajını artırmıştır. Rusya ile Türkiye ise ikisinin ilişkileri ise  geçmişe dayanmaktadır fakat ikisinin ilişkilerinin ortak bir yönü vardır özellikle AK PARTİ iktidarı ve PUTİN dönemi aynı zamanlarda başlamıştır. Türkiye ve Rusya’nın ikisinin de 2000 yıllarından sonra Ortadoğu ile olan ilişkileri daha ileri boyuta taşımak için projeler geliştirmiştir. Fakat, Arap Baharının başlaması ile sürece farklı bakış açılarından bakmışlardır. Türkiye, bölgede değişimi, yani otoriter yönetimleri değil tam aksine seçimle başa gelen demokratik bir sistemi isterken, Rusya tam aksine statükonun yani mevcut sistemlerin korunmasını gerektiğini istemiştir. Bu durumdan ötürü Rusya ile Türkiye karşı karşıya gelmiştir ve ilişkileri kopma noktasına gelmiştir. Rusya’nın özellikle Suriye’nin mevcut yönetimin kalmasını özellikle istemesinin nedeni Esad ile olan ikili ilişkilerinin kopması ile Rusya’nın bölgedeki varlığını tehlikeye sokmasıdır. Rusya bu nedenle tüm gücü ile rejimin yanındadır ve her platformda da hali hazır yönetimin kalması için tavır sergilemektedir. Sürecin bu şekilde devam etmesinden kaynaklı Suriye’deki sorun hala devam etmektedir. Ama oluşan kaos nedeniyle milyonlarca Suriye’li ülkelerinden ayrılarak bölgedeki ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır ve halada göçe devam etmektedir  ve bu durum bölgede bir insanlık dramının yaşanmasına neden olmaktadır. Türkiye’nin olaya  birinci öncelik olarak insani yaklaşmasının sonucu Rusya, İran ve Türkiye’nin girişimi ile toplantılar yapılmakta ve sürecin bir an evvel bitmesini istemektedir. İnşallah Dünya silah baronlarına rağmen bu süreç bir an evvel biter ve kan ve göz yaşı ile boğulan Ortadoğu coğrafyasında gerçek bir Bahar hakim sürer

WhatsApp