Nurullah Mustafa YILMAZ

Türkiye -Avrupa Birliği Süreci

Türkiye -Avrupa Birliği Süreci

İkinci Dünya Savaşı'nın Avrupa'da meydana getirdiği yıkım Avrupa ülkeleri arasında işbirliğine gitme yolunu açtı. Bu acı tecrübenin bir daha yaşanmamasını sağlamak için atılan ilk adım ise Paris Antlaşması ile kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu oldu. 1951'de Paris Antlaşması'nı imzalayan Fransa, Batı Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg 1957'de Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu'nu kuran Roma Antlaşması'na imza attı. Kısa bir süre sonra da Türkiye, 31 Temmuz 1959'da Topluluğa ortaklık başvurusunda bulundu. Başvuru sürecinden sonraki aşamalara kısaca bir göz atıp hafızamızı bir tazeleyelim:

1963

Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluğu ile ortaklık anlaşması imzaladı.

1987

Türkiye resmen tam üyelik başvurusunda bulundu. AB Komisyonu birliğin o dönem için yeni bir üyeyi kabul edemeyeceğini bildirdi, ancak üyelik müzakerelerinin ileriki bir tarihte açılabilmesi için ilişkilerin geliştirilmesini tavsiye etti.

1996

Üç yıllık müzakerelerin ardından Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği Anlaşması yürürlüğe girdi. Türkiye’nin AB ile bütünleşme hedefine yönelik en önemli aşamalarından bir olan Gümrük Birliği, karşılıklı ilişkilere boyut kazandırdı.

1999

Türkiye resmen aday statüsü kazandı. Avrupa Konseyi, Komisyon’un raporuna uyarak aralık ayındaki Helsinki Zirvesi’nde Türkiye'nin AB üyeliği için aday ülke olduğunu açıkladı.

2001

Türkiye'nin AB’ye katılım süreci için yol haritası sağlayan ‘AB - Türkiye Katılım Ortaklığı’ kabul edildi. 19 Mart'ta Türk hükümeti, Katılım Ortaklığı’nı yansıtan, Müktesebatın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı'nı (NPAA) kabul etti.

2001

Katılım Ortaklığı doğrultusunda Türkiye Avrupa Birliği’ne uyum hedefiyle yoğun bir siyasi reform sürecine girdi. 2001-2004 yılları arasında sekiz uyum paketi, ayrıca iki anayasa paketi meclisten geçirildi.

2004

Türkiye için yeni bir dönüm noktası... 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi'nde, Türkiye'nin siyasi kriterleri yeteri ölçüde karşıladığına hükmedildi ve müzakerelere başlanması kararı alındı.

2005

3 Ekim’de tam üyelik müzakereleri resmen başladı.

Ve en son 14 mart 2019 Avrupa Birliği parlamentosu’nda Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını öneren rapor kabul edildi. Parlamenterler tarafından kabul edilerek karara dönüştürülen raporda, müzakererin askıya alınması önerisi dışında, ilişkilerin "etkin bir ortaklık kapsamında yeniden tanımlanması" isteniyor. Ayrıca Parlamento, Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin de insan hakları ve temel haklara saygı koşuluna bağlanmasını talep ediyor. Avrupa Parlamentosu, ilk kez, üyelik sürecindeki bir aday ülkeyle müzakerelerin askıya alınmasını önerdi. Askıya alma yetkisi, müzakerelerin başlamasına da onay veren Avrupa Birliği Konseyi'nde yani üye ülkelerin liderlerinde. Avrupa Parlamentosu, Birlik'in nihai karar organı değil. Bağlayıcılığı bulunmuyor.

Aslında bugün Avrupa Parlamentosunda ki bu kararın gerçekleşeceği 15 temmuz sonrasında Avrupa’nın tutumundan dolayı belli idi. Türkiye, 15 Temmuz girişimi ile karşı karşıya kaldığında Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu cuntacılar tarafından teşebbüs edilen darbeye ABD ve Avrupa kamuoyunun verdiği ilk tepkiler bekle-gör stratejisi etrafında şekillendi. Bu girişimin ardından FETÖ'ye karşı etkin bir mücadele yürüten Türkiye, Batı tarafından 'ifade özgürlüğü ve insan hakları' eleştirileriyle karşı karşıya kaldı. Darbe girişimi sonrasında Türkiye’de idam cezası yeniden gündeme gelmiş ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan idam cezasının  parlamentodan geçmesi durumunda onaylayacağına dair açıklamalar yapmıştır.AB yetkili kurumları ise Türkiye’de idam cezasının yeniden gündeme gelmesi durumunda üyelik  müzakere  sürecinin  ciddi  anlamda  zarara  uğrayacağını belirtmiştir. Örneğin AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Junker Türkiye’de idam cezasının yeniden yürürlüğe girmesi durumunda Türkiye ile üyelik müzakerelerinin durdurulacağını açıklamıştır. Bunun  üzerine Dışişleri Bakanı  Mevlüt Çavuşoğlu ise  AB’nin idam  cezasına ilişkin söylemlerinin gereksiz olduğunu vurgulamış  ve Türkiye’nin AB’ye tam  üye olmak için yıllardır  büyük  çaba  sarf ettiğini  ve bütün  bu  çabalara  rağmen  istenilen  sonuç elde  edilemediği için  artık  Türk  halkının  üçte  ikilik bir kesiminin AB ile ilişkilerini sonlandırılmasını düşündüklerini belirtmiştir. Hal böyle iken bugün Avrupa Birliği (AB) Parlamentosunun bugün onayladığı müzakareleri durdurma süreci AB’nin asıl amacının tam anlamıyla yarım asırdır oyalamaya çalıştığı Türkiye’ye açık bir şekilde istememesidir. Bu durum ülkemiz için çok büyük bir sorun teşkil etmektedir. Sonuç itibariyle Birlik tarihinin en sorunlu dönemini yaşamaktadır ve İngiltere’nin ayrılma sürecinin başlaması ve ABD’nin yeni dünya stratejisinde güçlü bir AB’nin olmayacağı aşikardır. Bu durumdan dolayı olsa bile Türkiye’nin AB’ye değil, AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı vardır.

WhatsApp