Nurullah Mustafa YILMAZ

Yeni Bir SPAM “Hesabınız Kesildi !”

Yeni Bir SPAM “Hesabınız Kesildi !”

Küresel güçlerden bölgesel aktörlere kadar birçok ülke  stratejilerini ülkelerinin büyümesi doğrultusunda dış politikalarını şekillendirmektedir. ABD bu ülke­lerin başında gelmekte ve kuruluşundan beri farklı stratejiler tercih ederek uluslararası sistemde yer almaktadır. ABD’nin ulusla­rarası sistemdeki rolü İkinci Dünya Savaşı’yla birlikte güçlenmiş ve Soğuk Savaş’tan sonra da zirveye ulaşmıştır. Washington 1990’larda Sovyetler Birliği’nin nüfuz alanlarında etkisini artırmaya çalışmış ve artık tek kutuplu bir dünya sistemi olduğunu iddia etmiştir. Ancak çok geçmeden bu iddia yerini uluslararası sistemdeki artan çatış­malara ve gerilime bırakmıştır. ABD başkanları bu gergin atmosfer süresince de politikalarını büyüme  stratejileri üzerinden belirlemiştir ve devam etmektedir. Ülkemizin içinde de bulunduğu Ortadoğu coğrafyası  üzerinde yaşanılan olayların  bir proje olduğunu ve teşkil edilen olayların ise bir projenin ürünü olduğunu dile getirmekte ve malasef büyük çoğunluğumuz ise izlemek ile yetinmekteyiz. Peki bölgemiz üzerinde kurulan ve uygulamada olan bu projenin ismi bir komplo teorisi olarak bilinen ve BOP diye isimlendirdiğimiz (Büyük Ortadoğu Projesi) mi? Büyük  Amerika Projesi mi ?

ABD, 11 Eylül saldırıları sonrasında, küresel egemenliğinin önündeki en büyük tehditlerden birinin “küresel terörizm”, daha doğrusu radikal İslam olduğunu büyük bir dehşetle görmüştü. Soğuk Savaş döneminde ABD Başkanı Carter’ın “Yeşil Kuşak Projesi” ile SSCB’ye karşı beslediği “kızıl tehlikeye karşı yeşil panzehir” silahının bir numaralı hedefi artık kendisiydi. Klasik terörizmle mücadele yöntemlerinin ancak sivrisinekleri öldürdüğünü fark eden ABD’nin, 11 Eylül saldırıları sonrası bataklığı kurutma arayışları Büyük Ortadoğu Projesi ile sonuçlandı.

İlk kez Ekim 2003’te ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Marc Grosman tarafından, daha sonra 2004 başlangıcında Davos’ta, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney tarafından dile getirilen Büyük Ortadoğu Projesi’nin amaçları kaba hatlarıyla şöyledir:

  • Bölgede istikrarı sağlamak,
  • Filistin-İsrail anlaşmazlığına iki devletli çözüm getirmek,
  • Teröre destek veren ülkelerle savaşmak,
  • Ortadoğu ülkelerinde siyasal ve ekonomik ortamlara destek sağlamak.

2005-2009 yılları arasında ABD Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Condoleezza Rice,  Washington Post gazetesinin 7.8.2003 tarihli sayısında yayınlanan “Transforming The Middle East–Ortadoğu’yu Dönüştürmek” başlıklı yazısında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Fas’tan Basra körfezine kadar uzanan coğrafyada 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini vurgulamıştır.

Büyük Ortadoğu Projesi hakkında bazı siyasi ve askeri çevreler projenin temel amaçlarını genelde şu şekilde ifade etmektedirler:

  • İsrail’in varlığını korumak,
  • Kesintisiz petrol akışını sürdürmek,
  • Kitle imha silahlarını yok etmek,
  • ABD’ye muhalif yönetimleri ve unsurları etkisizleştirmek,
  • Terörün zemin bulduğu ortamı yok etmek,
  • Irak’ı denetim altına almak,
  • Filistin’de israi eksenli istikrarı sağlamak.

ABD yetkililerinin bu projeyi tanımlaması ise, belirtilen amaçlarla örtüşmekle beraber, daha değişiktir:

  • Enerji kaynaklarına sahip olan bölgelerin kontrolü,
  • Enerji ulaşım yollarının kontrol ve denetimi,
  • Asimetrik tehdidi oluşturan terörist eylemlerin önlenmesi,
  • Kökten dinci İslam zeminine ılımlı İslamın oturtulması,
  • ABD ulusal çıkarlarının Ortadoğu’da korunması,
  • Bölgede bölgesel güç konumuna erişmiş devletlerin bu etkinliğinin azaltılması, askeri güçlerinin küçültülmesi ve bu güçlerden ABD çıkarlarına uygun şekilde istifade edilmesi,
  • Terörist eylemlerde kullanılabilecek olan kitle imha silahlarının yok edilmesi,
  • Mali ve ekonomik yardım suretiyle bölgede ABD nüfuzunun yaygınlaştırılması,
  • Batı karşıtlığına yol açan anlaşmazlıkların ortadan kaldırılması.

Kesin sınırları tartışmalı olan bölgede 700 milyondan fazla insan yaşamakta, 12 milyon km2’lik bir alanı kapsamaktadır. Projeye dahil olan ülkeler başlıca beş gruptan oluşmaktadır.

  1. Kuzey Afrika Grubu: Fas, Cezayir, Tunus, Mısır, Libya [projede varlığı henüz teyit edilmemiştir].
  2. Akdeniz Ülkeleri: Türkiye, Suriye, Lübnan, Ürdün, İsrail, Filistin [Arap-İsrail anlaşmazlığının iki devlet şeklinde çözümünü öngörmektedir],
  3. Kafkas Ülkeleri: Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan.
  4. Körfez Ülkeleri: Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt, Umman, Yemen.
  5. Asya Ülkeleri: İran, Irak, Afganistan, Pakistan, Bangladeş [projede varlığı henüz teyit edilmemiştir].

Bölgenin sergilediği genel tablo; yoksulluk, geri kalmışlık, olmayan bir büyüme hızı, hızlı nüfus artışı, göç, antidemokratik yönetimler, teröre kaynaklık etme, anlaşmazlık ve çatışmalardır.

Bu genel tablo içerisinde ABD’nin sloganı; “Ortadoğu’ya refah ve özgürlük gelsin”, “Ortadoğu’ya demokrasi gelsin”, “Bölgeye liberal ekonomi yerleşsin”, “Antidemokratik rejimler yok edilsin”, “Ortadoğu ülkeleri arasında güvenlik ve işbirliği sağlansın”, “Kamu ve yerel yönetim reformları yapılsın”, “Siyasal ve ekonomik reformlar yapılsın”, “Tüm anlaşmazlıklar giderilsin”, “Bölge zenginleşsin”, “Bölgeye barış ve istikrar gelsin”, “Ekonomik kalkınma sağlansın” şeklindedir. Bunların hiçbiri makul bir düşüncenin kabul etmeyeceği şeyler değildir. Ama hepsi gerçekte tek bir amaca yöneliktir: “ABD bölgede egemen olsun.”

Gerçekleştirileceği ifade edilen tüm hususlar Ortadoğu halklarının yararınaymış gibi gösterilmekte ise de, temel yaklaşım ABD çıkarlarının korunması ve ABD ulusunun refahını sağlayacak kaynakların kontrol altında bulundurulmasıdır. Bu amaçla yeni bir ulusal güvenlik stratejisi geliştirilmiştir. ABD’nin yeni ulusal güvenlik stratejisi şunları içermektedir:

  • Hedef ülkelerin tehdit yeteneği kazanmadan vurulması,
  • Hiçbir uluslararası kuruluşun veya anlaşmanın ABD çıkarları ve ABD uygulamaları açısından engel teşkil etmemesi,
  • Dünya egemenliğinde ABD’ye rakip olabilecek bir egemen gücün doğmaması,
  • ABD çıkarlarının elde edilmesi için gerektiğinde askeri güç kullanılması.

Sonuç olarak emperyalist devletlerin tarihsel serüveninde her zaman uyguladıkları Böl-Parçala-Yönet anlayışı ile dünyanın jandarmalığını yapan ABD’nin kendisine tehdit unusuru olabilecek tüm varlıkları pasifize edebilmek ve evanjelist bir anlayışın dünyaya hükümdar olabilmesi için oluşturdukları bu projelerin isimleri değişir fakat amaçları asla değişmez.

WhatsApp