 
                 
                Çin ile ABD arasında Covid-19 salgınından önce de var olan gerginlik, salgın krizi ile daha da yükselmektedir.ABD Başkanı Trump, salgının çıkış noktası olan Çin’i önlem alıp dünyayı uyarmadığını hatta yaklaşmakta olan ABD’de ki seçimlerine müdahil olmaya çalıştığını öne sürmektedir.Çin ise bu iddiaları red ederek ABD yönetiminin krizi iyi yönetemediği için hedef saptırmakla suçlamaktadır. Bu tutum kriz ile mücadele eden bir çok Batılı devletler tarafından da dile getirilerek özellikle Çin’in salgını bilerek yaydığını öne sürerek yaşanılan salgına harcadıkları paraların Çin tarafından karşılanması için davalar hazırlamaktadırlar. Durum böyle iken salgın ile birlikte Dünya yeni bir çift kutuplu dünyaya doğru evrilmektedir. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile tek kutuplu bir dünyaya doğru yönelen küresel sistem yaşanılan pandemi ile birlikte ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak bir gerilim hızlı bir ivme kazanmaktadır. Bu durum da ister istemez şu soruyu sorduruyor; yeni bir soğuk savaş dönemi mi başlıyor.
Pew Araştırma Merkezi’nin son anketine göre, 2005 yılından beri Amerikan toplumu arasında ölçülen Çin karşıtlığı en yüksek seviyeye çıkmış durumdadır. Reuters’in haberine göre ise bürokratları tarafından Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e sunulan bir raporda, dünya genelinde Çin hakkında oluşan olumsuz algıların 1989’daki Tiananmen katliamı dönemindeki boyuta ulaştığı söyleniyor. Raporun sonunda ise ABD’nin Çin’deki komünist yönetimi sonlandırmaya kararlı olduğu yazıyor. Bu raporlar Soğuk Savaş dönemini fazlasıyla andırıyor. Beyaz Saray’da görev yapan eski bürokratlardan Clete Willems CNBC’ye verdiği mülakatta, “İnsanların bu terminolojiden rahatsız olduğunu biliyorum, ancak dürüst olmamız lazım ve bence yeni bir soğuk savaşın başlangıç aşamasındayız. Eğer dikkatli olmazsak her şey çok daha kötüye gidebilir” diyor. ABD-Çin İlişkileri Merkezi Direktörü Orville Schell ise soğuk savaşın başında olduğumuzu belirterek Çin’e karşı olan düşmanlık duygusunun her geçen gün yükseldiğini belirtiyor.
Batı’nın Çin karşıtlığının artması ve oluşan kutuplaşma Sovyetler Birliği döneminde ki kutuplaşmadan farklı bir konumdadır. Çünkü, Çin ekonomik, teknolojik ve stratejik ilerlemeler noktasından Batı’dan daha hızlı büyümekte ve küresel sistemde daha kilit noktada kendini konumlandırmaktadır. Bu yüzden şu an yaşanılan kutuplaşma da ABD’nin politikası kendisine yandaş bulabilecek hamleler ile Çin’i tek başına bırakabilmek. Fakat bu durumun gerçekleşmesi şu an için zor görünmektedir. Rusya ve İran, Arap Baharı, Doğu Akdeniz, Yeni Ticaret yolları üzerine ortak hareket ederek mevcut ABD hegemonyasına karşı beraber durmaktadır. En önemli olanı ise, yaşanılan pandemi ile birlikte Batı’nın salgının Merkezi konuma gelmesi ve pandemi karşısında yönetimlerin yeterli önlemleri alamamasıdır. Bu durumda Batı halklarının ekonomik, sosyolojik ve psikolojik sorunların daha da derinleşmesine neden olmaktadır. Bu durumun sonucunda da kendi ülkelerinde ki mevcut sistem ve yöneticilere karşı ayaklanmasına neden olmaktadır.
Bu nedenlerden dolayı ABD ile Çin arasında yaşanılan krizde Batı’nın Çin’i kontrol altına alabilmesini şu an için tek şartı kendi iç sorunlarını bir an önce çözebilmesidir.Aksi halde yaşanılan problemler çift kutuplu dünya sisteminden öte özellikle Batı da Arap Baharı’na benzer bir devrime yol açabilir.
